Kanoyla Kekova

Kekova Adası'nın büyülü dünyasında kano rotaları... Her anı unutulmaz tatlarla dolu müthiş bir yolculuk... Büklerde, dar koylarda, sulara gömülmüş antik kentin üzerinde kürek çekmenin büyüleyici hazzına kavuşmak ve kayıp bir uygarlığın izinde kıyıyla denizin narin bütünleşmesine tanıklık etmek, 'deniz ve ben' diyebilmek için.

Uçan balık gibi suların üzerinde kürek çekerken, denizle bütünleşmek ve diğer deniz taşıtlarıyla hiç kimsenin kolay kolay ulaşamayacağı noktalarda heyecanlı günler, masum fantezilere açık zamanlar geçirmek istiyorsanız; hemen valizlerinizi ve kafanızı toparlayın!

İsa'dan önce bu bölgede yerleşmiş Lykialılardan günümüze ulaşan kalıntılar, Akdeniz'in kendine özgü kıyı şeridi; özellikle deniz, doğa ve tarih tutkunları için en basit su taşıtı kanoyla yapılan geziyi benzersiz bir deneyime dönüştürür. Denizciliği buradan sindirmek iyi fikir!
Antik Lykia'nın sularında bir kamp noktasından diğerine ilerlerken, sanki bilinmeyen bir gezegendeki kayıp bir uygarlığın izlerini keşfedecek ve denizle kıyının narin bütünleşmesine tanıklık edeceksiniz. Kıyı rotaları boyunca enfes kıyı şeridini, küçük koyları, Lykia kalıntılarını, kıyı yaşamını bir film şeridi gibi izleyeceksiniz.

Her günlük rota farklı cazibeye sahip. Denizin büyüsünde ilerlerken binlerce yılda meydana gelen karstik oluşumları ve kıyısal ekolojiyi rehberler eşliğinde eğlenceli bir seminer havasında daha iyi anlayabileceksiniz. Bu yolculuk sizi kıyı kültürünün insanlarıyla da tanıştıracaktır. Çoğu yerde kıyıya birkaç metre uzaklıkta turkuvaz mavinin üzerinde kürek çekerek terleyecek ve kristal berraklığındaki sular içinde yüzerek veya şnorkel yaparak serinleyeceksiniz.
Yalnızca deniz kanosuyla yapabileceğiniz bu keyifte, Kekova Adası'nın büyülü dünyasını, su seviyesinin hemen altında başlayan kalıntılarını, kayaya oyulmuş gizemli odacıkları, merdivenleri ve duvarlarıyla keşfedersiniz. Kekova, açık denizi karadan ayıran ince uzun adanın adıdır. Büklerden ve dar koylardan oluşan bu mini coğrafya, ilkbahar ve sonbahar aylarında mutlak sessizlik ve huzur ortamıdır.

Kekova Adası; antik günlerden bu zamana kadar gemiler için iyi korunmuş bir liman olan koyun önünde uzanır. Teimioussa'nın antik kalıntılarını barındıran, balıkçı köyü Üçağız, koyun iç tarafındadır. Simena'nın antik yerleşmesi doğu girişine hakim bir manzara ile Kaleköyü'nün civarında uzanır.
Kekova gezisine katılmak isteyenler için iki seçenek var. Birincisi Fethiye-Kaş yolunu izleyerek Kaş'ı 17 kilometre geçtikten sonraki sapaktan Kekova'ya ulaşmak, ikincisi Antalya'yı Kaş'a bağlayan kıyı yollarını takip ederek Derme (antik Myra şimdilerde Kale)-Kaş yolu üzerindeki eski Sura harabeleri yakınındaki ayrımdan (7 kilometre) sonra Kapaklı köyü güzergâhından Üçağız köyüne ulaşmaktır.

Köyün ismi, eskiden Tristomo olan ve aynen `üç ağız' anlamına gelen Yunanca sözcüğün Türkçe karşılığı. Bir kanal, körfezin Üçağız'daki iç kısmından daha geniş olan ve `Ölüdeniz' diye bilinen dış kısmına doğru uzanır ve neredeyse bütün körfez dar ve uzun Kekova Adası ile kapanır. Bu kanal ile adanın doğu ve batısındaki iki geçit, üç ağzı oluşturur. Adanın kendisi, neredeyse bütünüyle kalıntılarla kaplıdır. Doğu geçidine bakan kıyıda daha önce Kekova olarak bilinen Kale köyü, Simena antik kenti ve Üçağız'da Teimioussa'nın kalıntıları yer alır. Gerçekte, Kekova'yı kanolarla keşfetmenin en sağlıklı yolu, bu bölgede deniz kanosu turlarını organize eden ve çeşitli hizmetler veren birkaç acentenin ve kano merkezinin bulunduğu Kaş'a uğramak ve orada gezinizi planlamak ya da bu profesyonel kuruluşların günlük, haftalık turlarından birine katılmak. Şimdi böyle bir gezideyiz.
Üçağız'da kanoları suya koyduktan ve rehberin deniz kanosuyla ilgili tanıtımı tamamlamasının; nasıl kürek çekileceğini, dümenin ve yelkenlerin nasıl kullanılacağını, acil durum işlemlerini anlatmasının ardından, kıyıda 10 dakikalık `test drive' yapıp kendinizden ve ekipmanınızdan emin olduktan sonra, doğuya doğru kürek vurmaya başlarsınız. Size önce antik Teimioussa yerleşiminin kalıntıları `merhaba' diyecek.

Teimioussa kalıntılarını ziyaretinizi tamamladıktan sonra artık doğuya, yani antik Lykia şehirleri içinde en çekicisi olan Simena yerleşimine kürek çekeceksiniz. Birkaç küçük adacığın üzerinde düzenli kesilmiş oyuntular ve yapılar buraların bir zamanlar Teimioussa yerleşiminin inşasında kullanılan taş ocakları olabileceğini hatırlatır. Yirmi dakikalık bir kürek mesafesinin ardından, Üçağız-Simena arasında kıyı boyu antik kalıntıları izleyerek yalnızca patikalar ve deniz yoluyla ulaşılabilen Simena'ya varınca, kendinizi bir anda suya gömülü Lykia mezarının önünde bulursunuz. Bu noktada, zorunlu ihtiyaçlar dışında, karaya çıkmadan verilen mola sırasında rehberiniz size Simena hakkında kısa bilgiler aktaracaktır. Simena'yla tekrar buluşmak üzere kürekleri suya daldırırsınız.

Kekova Adası önünüzde büyümeye başlar. Kuzey kıyılarında antik ismiyle Dolikisthe (Dolchiste), popüler ismiyle `batık şehir', yüzemeseler ve dalamalarsa da ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Meraklı gezginler, eğer deniz süt limansa antik şehrin su altındaki izlerini görebiliyorlar. Bir zamanlar yoğun keklik barındırması nedeniyle keklik adası anlamında Kakava-Kekyova denilen adaya şimdiki haritalarda Geyikova adı verilmiş.
Simena'dan adaya ulaşıp yaklaşık 30 dakikalık kürek seyrinden sonra, antik ismi Xera olan Tersane Koycuğu'na ulaşırsınız. Buraya kadar suyun altındaki odaları, duvarları ve kıyıya kaynamış yapı izlerini kovalarsınız. İki bin yıl önce olduğu iddia edilen ani bir deprem sonucu veya denizin zamanla yükselmesiyle sular altında kalıp kalmadığı hâlâ tartışmalı ve belirsiz olan bu yerleşim boyunca kürek çekmek ve ara sıra deniz gözlüğünüzle kafanızı kanonuzdan sarkıtıp suyun altındaki geçmişi seyretmek keyif ve heyecan verecektir. Tersane Koyu, Bizans ve sonraki dönemlerde teknelerin ve küçük gemilerin bakım ve onarım yeri olarak kullanılmış. Kıyıda çoğunluğu ortaçağa ait kalıntılar ve şu anda büyük bölümü yıkılmış olan bir şapel var. Tersane Koyu'ndaki yarım saatlik moladan hemen sonra girintinin yanı başındaki feneri (çakarı) sırtınıza alıp karşı kıyıdaki diğer çakara doğru devam edilir.

Tersane Koyu'nun tam karşısındaki koya açık geçiş yaptıktan sonra rota tekrar batıya çevriliyor. İlk uğrak Değirmenlik Bükü. Burada da karstik yeraltı suları denize karışıyor.
Bükün ardından artık şimdilerde Sıçak İskelesi olarak bilinen, eski adıyla Polemeos Koyu'na kürek çekilir. Bu sırada müthiş bir kıyı görselliği size eşlik edecektir. Yaz günleri hakim yön olan batı rüzgârına karşı ilerlemek yorucu olabilir. Gittikçe darlaşan koyun sonunda Ramazan Yörük'ün ailesiyle yaşadığı evin önünde kanolar karaya çekilir, uzun bir mola başlar. Burası aynı zamanda ilk günün sonunda gecelenecek nokta. Ramazan Yörük ve ailesi, güler yüzleri, itinalı hizmetleri ve hoş sohbetleriyle bu ıssızlığın içinde her zaman yardıma hazır. Balıkçı evinin yanındaki alanda kamp kurulabilir.
Öğlen yemeği, yüzme veya yalnızca dinlenme molasının ardından yüzyıllar önce kurulmuş olan Aperlai antik kentinin kalıntılarının bulunduğu Asar Koyu'na ulaşmak üzere Lykia Yolu üzerindeki düz bir patikadan yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş yapılıyor.

Kaş'tan yirmi deniz mili uzaklıktaki, yalnızca tekne ya da kano ile erişilebilen bu antik şehrin kalıntılarını karada yapacağınız gezintilerle ve aynı zamanda şnorkel ile suyun altında da keşfetmek mümkündür. Harabeleri gezerken Roma ve Bizans soylularının ayrıcalıklı giysilerine renk veren ünlü `Roma eflatunu'nun (purpura) hammaddesi olan deniz kabuklusunun (Murex trunculus) kaynatılmış, boyası alınmış öbeklerini görebilir ve o mistik kokuyu alabilirsiniz. Yazılanlara göre, o devirlerde eflatun rengi bu özüt, Bursa ve İstanbul'a gönderilerek zamanın imparatorluk simgesi olan ipek dokumalarının boyamasında kullanılıyormuş.

Sizi önce liman harabeleri ve yüzlerce yıl önce suyun altında kaldığı sanılan yapılar karşılayacak. Mermer sütunları, düzgün zeminiyle bir kilise kalıntısı halen suyun hemen altında durmaktadır. Söz konusu bu kalıntı Türkiye'de sualtındaki bilinen ikinci kilisedir. Araştırmacılara göre burası 4-7. yüzyıllar arasında kutsal topraklara -Filistin'e- giden veya oradan gelen Hıristiyan hacılar için de bir cazibe ve mola merkeziydi. Fırtınalarla kıyıya vuran gemilerin kazazedelerini koruyan, aç denizcileri doyuran, çocuklara ağaç dallarından yaptığı oyuncakları sunan Noel Baba adıyla da anılan Piskopos Aziz Nikolaos'un 4. yüzyıl başlarında yaşadığı yer olan Demre'nin (Myra) buraya sadece 15 deniz mili uzaklıkta oluşu Aperlai'yi önemli bir ziyaret noktası haline getirmiş. Aperlai'deki gezinizi tamamlayıp, tekrar Sıçak Koyu'na geri döndüğünüzde günü dinlenerek, yüzerek, uyuyarak geçirebilirsiniz. Gece ateş etrafındaki sohbetlerin ardından ertesi gün tekrar küreklere sarılacağınızı hatırlayarak erken yatmak gerek.
İkinci gün biraz daha fazla çalışmalı. Çünkü açık deniz kıyısındaki kano seyrini, öğleden sonra başlayan deniz meltemi sertleşmeden bitirmekte yarar var. Eğer bu tür kamplı grup gezilerinde, özellikle grup arasında tur `kendinden destekli' ekspedisyon türünde yapılmaya karar verilmemişse, genellikle bir destek teknesi sizi uzaktan takip ediyor. Güvenlik ve lojistik destek açısından bu önlem çok önemli. Yorulanlar, tükenenler tekneye geçebiliyor. Sert havalarda böyle bir teknenin güvencesi kürekçileri rahatlatıyor. Kamp malzemeleri ve en önemlisi, bölgede yaz aylarında çok zor bulunan, yeterli suyu taşımak için de yararlı. Destek teknesi, genellikle sizi rahatsız etmeyecek bir uzaklıkta izliyor. Rehber ve tekne arasında telsiz veya telefon iletişimi var.

Sabah erken saatlerde kampı arkanızda bırakarak öğle yemeği molasının verileceği küçük bir koya kadar kıyıya yapışık biçimde ilerleniyor ve bazı küçük adacıklar ziyaret ediliyor. Suyun kayaları oyduğu dar girintilerle ve ince çıkıntılarla biçimlenmiş etrafınızı saran sıradışı ekosistem, size huzur ve keyif verecek. Bu barışçıl sessizliği yalnızca suya girip çıkan küreklerinizin sesi, dalgaların çırpıntısı bozabilir.
Deniz ve doğa tutkunları; Kuzey Akdeniz havzasının tipik bitki örtüsü olan makilik alanlar, denize kavuşan fiyort benzeri dar kanyonlar, dere yatakları, küçük çakıl plajları arasında ilerlerken tabiatla bir kez daha bütünleşecekler.
Eğer rüzgâr batıdan uygun açıda ve şiddette esiyorsa, kanonuzun yelkenlerini fora edebilirsiniz. Kanoyla yelken seyri ise bu yolculuğun unutulmaz saatlerinden birini size yaşatacaktır.
Önce Kekova Adası'nın güney ucundaki Kara Ada ve Topak Ada'nın arasından geçip açık deniz tarafını izlemeye başlıyorsunuz. Rotanın üzerindeki bir deniz mağarasını ziyaret edip ardından Tersane Koyu'nun tam arkasına düşen koyda kısa bir mola veriliyor. Birçok küçücük adayı sancağınıza veya iskelenize alarak ilerledikten sonra bir salyongoz gibi kıvrımlı Karalos (Karaloz) Koyu'nda öğlen yemeği molası alınıyor. Keyif dolu bir öğle yemeğini izleyerek, doğuya kürek çekmeye devam ediliyor. Kekova Adası'nın kuzeydoğu ucu olan Geyikova Feneri'ni iskelenize alıp açık deniz geçişi yaptıktan sonra Gökkaya Koyu'nun girişindeki Kişneli ve Aşırlı adalarının arasına giriyorsunuz. Aşırlı Adası'nda korsanların ve Akdeniz foklarının saklanmak için paylaştıkları mağarayı ziyaret ederek, uzun bir etabın ardından kampınızı Gökkaya Koyu'nda atacaksınız. Burası ikinci geceyi geçireceğiniz batı rüzgârına kapalı bir nokta. Günün artan bölümünde yine eski bir Lykia yerleşimi olan İstlada'nın kıyı harabelerini gezebiliyorsunuz. Antik İstlada yerleşimi ise daha yukarıdaki Kapaklı köyünde bulunuyor.

Ertesi gün pruvanızı tekrar batıya, Simena'ya çevirerek rota üzerinde önce Cankurtaran Burnu'nu, Koyun Adası'nı ve ardından Ören Koyu'nu geçince karşınıza çıkan Hamidiye Koyu'nda I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlının destanlaşan gemilerinden Rauf Orbay komutasındaki Hamidiye Zırhlısı'nın bir süre gizlendiği ve ikmal yaptığı yer olan ve bugün Hamidiye Koyu olarak da bilinen mevkide tarihle başka bir buluşma yaşayacaksınız. Bu olayın anısına kıyıdaki taşlara bir Türk bayrağı resmedilmiş.
Kısa bir kürek yolculuğuyla, Aperlai Birliği'nin dördüncü üyesi olan antik Simena'ya ulaşılır. Simena'ya varınca bugünkü adıyla Kaleköy'ü gezip ardından öğlen yemeğinizi bir balıkçı lokantasında yiyeceksiniz. Kekova Adası'nın karşısında bir burun üzerinde yer alan Kaleköy (Simena), Lykia dönemi yerleşimi, ortaçağ onarımları ile günümüze ulaşan kalesi ve mini tiyatrosu ile taçlanıyor. Simena, bugün bile ya yalnızca yürüyerek ya da deniz taşıtıyla ulaşılan bir yerleşimdir.

Bu üç günlük kano gezisi, Akdeniz'in çarpıcı ve bozulmamış Lykia kıyılarına yapılabilecek en güzel gezi seçeneklerinden birisir ve Lykia'nın sürprizlerle dolu atmosferinde yaşanacak kontrollü bir macera. Kıyıların en ücra köşelerine kadar sokulabilen deniz kanosu, denizi ve Akdeniz sahilinin bu bakir bölgesini keşfetmek için yegâne araç. Daha önce mavi yolculukları yatlarla denemiş kişilere farklı bir deneyim ve kıyaslama imkanı sunuyor.
Daha önce edinilmiş deneyim bir avantaj olmakla birlikte, kano turları bu işi hiç denememişlerin bile üstesinden gelebileceği biçimde düzenleniyor. Deniz kanosu gezileri yediden yetmişe herkesin katılabileceği etkinlikler olup; özellikle uzun geziler; insanlara kalıcı kilo vermek, madde bağımlılığından kurtulmak, kalp ve dolaşım sistemini tekrar sağlıklı bir yola sokabilmek, psikolojik gerilimlerden kurtulmak, ruhu dinlendirmek, kendini tanımak için önemli fırsatlar sağlıyor.

YAZI: GÖKHAN TÜRE


Konular