Uyuyan denizkızı San Sebastian

Bir gün iyi bir şey yapıp San Sebastian'a gelirseniz (büyük ihtimalle trenle geleceksiniz, burada havaalanı yok), istasyondan dışarı çıktığınızda ilk olarak Buen Pastor (İyi Çoban) Katedrali'nin yüksek kulesini görürsünüz. On dokuzuncu yüzyılda neogotik tarzda yapılan bu katedralin kulesi burada geçirdiğiniz günler boyunca size yol gösterecek. Doyumsuz bir merakla San Sebastian'ı gezerken her kaybolduğunuzda 75 metrelik
bu kuleye bakarak bulacaksınız yönünüzü. Sabahları katedralin hemen önünde, adını verdiği büyük meydandaki kafelerde kahvaltı edip gazetenizi okuyacaksınız. Eğer ilginizi çekiyorsa, katedrale girip bir mum yakabilir ya da günde 6-7 defa (hafta sonları daha sık) yapılan ayinlere katılabilirsiniz.
İstasyondan indiğinizde sağınıza bakarsanız eğer, önünüzden akan Urumea Nehri'nin Biskay Körfezi'ne döküldüğü yerde yüksekçe, denize doğru hafif eğimli camdan buz mavisi bir bina görürsünüz. Burası San Sebastian'ın simge binalarından Kursaal Kongre Sarayı'dır. Ünlü San Sebastian Film Festivali de her yıl eylül ayının ikinci yarısı bu binada düzenleniyor.


San Sebastian'daki ilk günümüzün sabahında, daha pansiyonun kapısındayken duyduğumuz bando sesi, bizi eski kent merkezinin tam ortasına düşen Anayasa Meydanı'na sürükledi. Eskiden bu meydanda boğa güreşleri yapılıyormuş. Bir zamanlar San Sebastianlıların boğa güreşlerini izlediği localar bugün daracık, karanlık sokaklardan oluşan eski kent merkezinin en aydınlık daireleri olmuş. O günlerden yalnızca bu dairelerin balkonlarındaki eski loca numaraları kalmış.

Eski kent merkezindeki barları dolaşmaya başlamadan önce yine aynı yöredeki sayısız restorandan birinde akşam yemeği yiyebilirsiniz. Ama alışık olduğunuz yemekleri beklemeyin. Bask mutfağı İspanya'nın en zengini, San Sebastian'ınki de Bask bölgesinin.
Ama yemek konusunda biraz titizseniz eğer; "ben bilmediğim, görmediğim yemeği yemem arkadaş!" diyorsanız, o zaman yapmanız gereken tek şey var: Akşamın çökmesiyle beraber ağır ağır eski kentin barlarını dolaşmaya başlamak, yani "txikiteo". Uğradığınız barlarda tezgâhın üzerine dizilmiş birbirinden leziz "pintxo" (meze, ama buranın "pintxo"ları İspanya'da bir tane!) tabaklarını göreceksiniz. Sakın ilk uğradığınız barda karnınızı doyurmaya kalkmayın. Çünkü gece boyunca deniz mahsullerinden kırmızı ete, mevsimin en taze sebzelerinden çeşit çeşit peynire kadar pek çok farklı malzemenin kullanıldığı birbirinden ilginç yüzlerce "pintxo"yla karşılaşacaksınız. Her barın kendi spesiyalleri var.
Eski kentten denize ulaşmak için kemerli bir yoldan geçersiniz. O zaman önünüzde bir renk cümbüşü belirir. Burası her biri farklı renklere boyanmış, irili ufaklı yüzlerce balıkçı teknesinin demirlediği küçük balıkçı barınağıdır. Sağa doğru devam ederseniz yol sizi ağır ağır yukarı, Urgull Tepesi'ne götürür. Ama Urgull'a çıkmadan önce Denizcilik Müzesi'ne ve Akvaryum'a uğramakta fayda var.
Denizcilik Müzesi'nden çıkınca biraz ileride, tam Urgull Tepesi'nin eteğinde kurulmuş bir balık müzesi Akvaryum. Devasa boyutlarda bir akvaryum boyunca uzanan bir tüpgeçitte kısa bir yürüyüş yaparak, denizaltındaki dünyayı tanıma fırsatı buluyorsunuz. Akvaryum'da yaklaşık 3 bin çeşit balık sergileniyor. Ama en büyük ilgiyi bir çift köpekbalığı ve 1878 yılında San Sebastian açıklarında avlanan bir balina iskeleti topluyor.

Parkın bittiği yerde La Concha Plajı başlıyor. Güneşli günlerde bütün şehir buraya akıyor. San Sebastian'da denize girmek için en uygun ay ağustos. Hem deniz sıcak, hem hava. Eylül ve ekim aylarında da denize giriliyor ama havanın nasıl olacağını kestirmek zor. Bazen birkaç gün süren yağmurlar kentin orta yerindeki plajların keyfini kaçırabiliyor.
La Concha Koyu aslında limandan Igeldo Tepesi'ne kadar uzayan bir kumsal ama yerlilerin Pico de Loro (Papağan Gagası) dedikleri kayalık bir yükselti, bu kumsalı ikiye ayırıyor. Bu nedenle bu küçük koyda iki plaj bulunuyor. Bu yükseltiyi aşmak için küçük bir tünelden geçiliyor. Ardından da Igeldo'ya kadar Ondarreta Plajı uzanıyor.

Burada yapabileceğiniz tek şey var: San Sebastianlıların yaptığını yapmak: Sahil boyunda ve Urumea Nehri kıyısında uzun yürüyüşlere çıkmak, kent merkezinde bulunan üç plajda ya da yakınlardaki daha sakin plajlarda yüzmek ve geceleri eski kent merkezindeki barları dolaşmak. Ya San Sebastianlılar turist gibi yaşıyor ya da siz kendinizi herhangi bir San Sebastianlı gibi hissediyorsunuz. Ben ikincisine daha yakınım, benim için bu kentin en güzel yanı bu. Turist olduğunuzu hissetmemeniz.
Cantabria Denizi'nin uyuyan denizkızı diyorlar San Sebastian'a. İspanya'nın en güzel kenti. Yirminci yüzyıl başında Avrupa'daki kraliyet ailelerinin yazlarını geçirdiği sayfiye. İçinden geçen Urumea Nehri'nin dingin şarkısı eşliğinde, turistlerin ve San Sebastianlıların aynı biçimde yaşayabildiği huzur dolu kent.
Yazı: Bülent Kale / Fotoğraflar: Fatih Pınar
Konular
- Bursa-Eski İpek Han
- Bursa-Uludağ Kayak Merkezi
- Bursa-İnkaya Asırlık Çınarı
- Bursa-Ördekli Hamamı
- Bursa-Tirilye Evleri
- Bursa-Orhangazi Camii
- Bursa-Mudanya Zeytinbağı Taş Mektep
- Bursa- Şehzade Mahmut Türbesi
- Bursa-Emir Sultan Camii
- Bursa-Merinos Parkı
- Bursa-Reşat Oyal Parkı
- Bursa-Gölyazı Bursa
- Çorum-Çatak Tabiat Parkı
- Çorum-Kybele Kabartması
- Çorum-Koyunbaba Köprüsü
- Çorum-Çorum Saat Kulesi
- Çorum-Şapinuva
- Çorum-Alacahöyük Müzesi
- Çorum-Boğazköy Müzesi
- Çorum-Kargı Yaylası
- Çorum-Çorum Kalesi
- Çorum-Alacahöyük Tarihi Milli Parkı
- Çorum-Çorum Ulu Camii
- Çorum-Hitit Yolu
- Çorum-İncesu Kanyonu
- Çorum-Çorum Müzesi
- Çorum-Hattuşaş Antik Kenti
- Çorum-Veli Paşa Hanı
- Çorum-Kandiber Kalesi
- Edirne-Edirne Sağlık Müzesi