Muğla'nın tarihi yerleri

Muğla tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İlk çağlarda bu bölgeye Karia”lılar yerleştiği için Karia adı verilmiş. İlin bilinen tarihi ise Hitit”ler ile başlar. Hitit”ler bu bölgeye Lugga derlermiş. İmparatorluğun parçalanmasından sonra Frig”ler egemen olmuş, daha sonra Lydia”lılar bölgeyi ele geçirmişler, bu arada Dor”lar ve Ion”lar da yöreye göç etmişler. Bölge M.Ö. 546 yılında Pers”lerin, M.Ö. 334 yılında (Halikarnassos/Bodrum ve civarı) Makedonya Kralı Büyük İskender’ in, M.Ö. 189 da Bergama Krallığının, M.Ö. 133 de Roma İmparatorluğu”nun, Roma”nın ikiye bölünmesiyle de, Doğu Roma İmparatorluğu”nun hakimiyetine girmiş. Türklerin eline geçmesi Uç Beylerden Menteşe Bey tarafından 1284 de gerçekleşmiş. Bölge 1391 yılında, Yıldırım Bayezit, tarafındarı Osmanlı topraklarına katılmış, 1402 de Timur’un hakimiyetine geçmiş, Timur bu yöreyi tekrar Menteşe Beyliği”ne vermiş, daha sonra 1425 de II Murat zamanında, Menteşe Bölgesi tümüyle Osmanlı İmparatorluğu”nun egemenliğine geçmiş. Menteşe oğulları zamanında Yunanistan, Muğla kıyıları ve adalarına çıkmış, Rodos adasını bir süre egemenlikleri altına almışlar. Bu dönemde Rodos adasına yerleşen Sait Jean şövalyeleri Osmanlılar ve Menteşe oğulları ile savaşmışlar, Bodrum kalesini de bir süre ellerinde tutmuşlardır. Ancak 1522 de Kanuni Sultan Süleyman tarafından hem Rodos adası hem de Bodrum Kalesi Osmanlı İmparatorluğu’na katılmış.

Muğla ilinin merkezi Menteşe Beyliği zamanında Milas”tı; Muğla, Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkez olmuş.

“Muğla” adının nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunur. En yaygın söylentiye göre ilin adı, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan’ın komutanlarından “Muğlu” Beyi adından gelmekte. Büyük olasılıkla burayı Muğlu Bey fethettiği için bu komutanın adı verilmiş, “Muğlu” zamanla Muğla”ya dönüşmüş. 1889 Aydın Vilayet salnamesinde rastlanan “Mobella” adı ise kentin ortaçağdaki adıdır

Kurtuluş savaşı sırasında, Muğla ve yöresini 11 Mayıs 1919 tarihinden itibaren işgale başlayan İtalya, Menderes”in güneyinde filizlenen ulusal güçlerle pazarlık ve anlaşma yapmak zorunda kalmış. İtalya, Yörük Ali Efe”nin Muğla”dan , Demirci Mehmet Efe”nin de Nazilli”den yönlendirdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında silahlı bir çatışmayı göze alamamış. İşgal üzerine tüm Anadolu”da mitinglerin düzenlenip direnme örgütlerinin kurulması için İzmir”den gelen telgrafa, Muğlalı Kocahan Mitingi”ni düzenleyerek cevap vermiş. Aldığı kararların ardından Vatan Müdafaa Cemiyeti, Serdengeçtiler Müfrezesi, Muğla Kuvayi Milliyesi gibi direniş komiteleri kurulmuş. 1920”de Ankara”da açılan 1. Dönem BMM”nde 6 milletvekiliyle ulusal mücadelede üzerine düşeni layıkıyla yapan Muğlalı, oluşturduğu direniş gruplarında yer alan gönüllerini Yunanlılara karşı Aydın cephesine göndermiş. Ege”de 57. Tümenden kalanlarla birleşen gönüllüler, Aydın çarpışmalarında düşmana ağır kayıplar verdirmişler. Ege illeri arasında Muğla işgal sırasında en fazla şehit veren il olmuş. İç durumun karışıklığı, Yunanlılar ve işgal ettiği yörelerde ekonomik egemenlik kurma düşüncesine dayanan İtalyan politikasını Muğla halkı işgal süresince kurnazca değerlendirmiş, iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuş. Anadolu”daki durumun kötüye gittiğini anlayan İtalya, 2. İnönü Zaferi kazanıldıktan sonra ülkesindeki iç siyasal dalgalanmalarını öne sürerek 5 Temmuz 1921”de Muğla”dan ayrılmış. Muğla özgürlüğüne böylece kavuşmuş.

Topraklarının bir bölümü Akdeniz Bölgesi’nde, bir bölümü de Ege Bölgesi’nde yer alan Muğla, kuzeyde Aydın, doğuda denizli ve Burdur, güneydoğuda Antalya, güneyde Akdeniz, batısında da Ege Denizi ile çevrilidir. Şehir merkezi Karadağ, Kızıldağ, Masa Dağı, Hamursuz Dağı ile çevrelenmiş olup, Hisar Dağı’ndan ovaya doğru yayılır. Ege Bölgesi’nin güneyinde, Anadolu’nun güneybatı köşesinde yer alan Muğla ilinin kıyıları girintili ve çıkıntılıdır. İç kesimlere doğru yüksekliği artan il topraklarını kuzeyinde, kuzeybatı-güneydoğu, doğu ve güneydoğusunda kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan dağlar engebelendirir. Oyuklu Dağı (1.892 m.), Sandras dağı (Çiçekbaba Tepesinde 2.295 m.), Boncuk Dağı (2.265 m.) ve Akdağ’ın zirvelerinden birini oluşturan Salur Dağı (2.569 m.) bu dağların başlıcalarıdır.

İl topraklarının düzlük kesimleri oldukça azdır. Muğla, Milas, Gökova, Köyceğiz ve Dalaman Ovaları ilin başlıca düzlükleridir. Eşen Ovasının batı kesimi il sınırları içerisindedir. Tamamı küçük olan bu düzlüklerden Muğla Ovası bir gölovadır. İl kıyılarındaki girintiler Güllük Körfezi, Gökova Körfezi ve Fethiye Körfezi’dir. Çıkıntılar ise Bodrum, Reşadiye (Datça) ve Bozburun yarımadalarıdır. Bu kıyı göllerinin yer aldığı kesimlerin açıklarında tersane Adası, Karaada ve Salih Adası yer alır.

İl topraklarını Büyük menderes Irmağı’nın kollarından Akçay ve Çine Çayı, Akdeniz’e dökülen Dalaman Çayı ve Eşen Çayı (Kocacay) sulamaktadır. Bafa Gölü’nün doğusu, Akçay üzerindeki Kemer Baraj Gölü’nün güneydeki küçük bir bölümü ve Köyceğiz Gölü il toprakları içerisinde yer alır. İlin yüzölçümü 12.851 km2, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu da 715.328’dir.

Bir dizi Fay hattı ile tektonik çöküntünün bulunduğu kalkerlerden oluşan bir alanda yer alan il topraklarının güneydoğu kesimi önemli bir deprem kuşağı üzerindedir.

İlin bitki örtüsü makidir. Geniş yer tutan kızılçam ormanları bazı kesimlerde kıyıdan itibaren başlar. Zeytinliklerinde geniş alanlar kapladığı ilin yüksek kesimlerinde karaçam ormanlarına zaman zaman sedir ve ardıç ağaçları da karışır. Merkez ilçe, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye’de sığla ağacı topluluklarına sıkça rastlanır.

Muğla’da Akdeniz iklimi etkisinde kalan kara iklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yağışlar genellikle Kasım ve Mart ayında yoğundur. Yıllık sıcaklık ortalaması 14.9’dir.

Bodrum Kalesi

İlin ekonomisi turizm, tarım, hayvancılık, ticaret, ormancılık ve inşaata dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, arpa, mısır, susam çiğit, fasulye, patates, şeker pancarı, pamuk, tütün, zeytin, üzüm, kavun, karpuzdur. Bunların yanı sıra sebze de yetiştirilmekte olup, öncelikli olarak, dolmalık biber, patlıcan, pırasa, hıyar, sakızkabağı yetiştirilmektedir. İlin ikinci bir gelir kaynağı olan hayvancılık turizmin gelişmesi ile gerilemiştir. İl ormanlarındaki ağaçlandırma, kesim ve bakım çalışmaları orman işçilerinin gelir kaynağıdır. Bu ormanlardan elde edilen defne yaprağı, adaçayı, reçine ve sığla yağının bir bölümü yurtdışına ihraç edilmektedir. Yaygın biçimde arıcılık da yapılmakta olup, Türkiye’de en çok bal üreten ve balı ile ünlenen illerden biridir. Süngercilik eski önemini yitirmiştir. Turizmin gelişmesine paralel olarak balıkçılık önem kazanmıştır. Bafa ve Köyceğiz göllerinde de tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.

Turizmin gelişmesi ile birlikte inşaat sektöründe de büyük hareketlilik ve canlılık olmuştur. Muğla’da sanayii pek fazla gelişmemiştir. SEKA’nın Dalaman Müessesesine ait kağıt fabrikası ilin en büyük sanayii kuruluşudur. Diğer önemli sanayii kuruluşları ise,; çırçır, yün iplik ve halı atölyeleri, zeytinyağı, sabun, deterjan, çimento, tarım alet ve makineleri, kireç, yem ve süt ürünleri fabrikalarıdır. Küçük sanayiinde metal eşya, dokumacılık, orman ürünleri ve zeytinyağı üretimi yapan kuruluşlar vardır. İlin kıyı kesimlerinde tekne yapım yerleri bulunmaktadır.

Muğla yer altı kaynakları bakımından zengin olup, mermer yatakları çok yer tutmaktadır. Merkez ilçede asbest, zımpara taşı ve linyit; Datça’da magnezit, Fethiye’de krom ve magnezit; Milas’da diyasporit, çimento hammaddesi, dolomit, zımpara taşı, demir ve linyit, Yatağan’da diyasporit, çimento hammaddesi, zımpara taşı ve linyit yatakları bulunmaktadır.

Muğla’daki ilk yerleşimin İlk Tunç Çağında (MÖ.3500-200) kurulduğu sanılmaktadır. Batı ve kuzeybatıda denizcilik, tarım ve balıkçılıkla geçinen Anadolu kökenli Karialılar, güneydoğuda ise denizci bir halk olan ve korsanlıkla geçinen Lukalar yaşamakta idi. İlin bilinen tarihi Hititler ile başlamaktadır. MÖ.XIV.yüzyıldan günümüze ulaşan Hitit kaynaklarına göre yöre Ahhiyava adı ile anılıyordu. Antik Çağda yörenin batısı Karia, güneydoğusu da Lykia bölgesinin sınırları içerisindeydi.

Antik Karya Bölgesinin en eski yerleşim alanlarından olan Muğla, sırasıyla Karia, Mısır, İskit, Asur, Dor, Med, Pers (MÖ.546), Makedonya (MÖ.334), Pergamon Krallığı (MÖ.189) Roma (MÖ.133) ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. Muğla’nın eski ismi, çeşitli kaynaklarda “Mobella, Mobolia, Moğola” olarak geçmektedir.

M.Ö. 3400 tarihinde bölgeye gelen kavmin başında “Kar” adında bir önder bulunmakta idi. Bu sebeple bölge “Karia” olarak anılmaya başlanmıştır. Karia kuzeyden Lidya, batıdan Frigya ve güneyden Lykia ile çevrilidir. Karia’nın toplu yerleşim merkezleri Muğla ve Milas’tır.

Bu dönemde Karia bölgesi, Ege Denizi’nden gelen Yunan sömürge dalgalarına sahne olur. Birinci sömürge dalgası sonunda Datça üst ve alt Knidoslarla Bodrum yerleşim birimleri kurulmuştur. Bunların başlıcaları İassos, Halikarnassos, Knidos, Keramos, Mylasa, labranda, Telmessos, leton, Pınara Dalaman (Daldala), Fethiye (Telmessos, Tlos, Xhantos-Kınık, Patara-Minare, Tlos-Eşen) Stratoneika-Eskihisar, Nakrasa-Karakuyu ve Akassos-Bozüyük ve Tlos’ur.

Anadolu’ya geçen Büyük İskender, M.Ö. 334’te Karia’ya Bodrum-Gümüşlük kapısından girmiştir. Büyük İskender’in Karya’ya girişinde, Karia Satrapı Ada, kardeşi Piksodaros’un isyanı üzerine Alinda’ya çekilmiştir. Ada, Alinda’da iken topraklarına giren Büyük İskender’e Alinda’nın anahtarlarını göndermiş, İskender’den kendisini “anası” olarak kabul etmesini istemiştir.Büyük İskender, Adanın bu isteğini kabul ederek Onu hem analığa, hem de Karia Satraplığı’na tekrar getirmiştir. Adanın Karia Satraplığı uzun sürmemiş, İskender’in Lykia’ya çekilmesi üzerine, kardeşi Piksodaros Adaya isyan ederek onu öldürmüş ve kendisi Karia Satrabı olmuştur (M.Ö. 333). İskender, Piksodaros’un ölümünden sonra haznedarı Philotas’ı Karia Satraplığı’na getirmiş, ancak İskender’in ölümünden sonra Karia karışıklık içine düşmüştür. Karia’da İskender’in komutanlarından Seleukos Nikator ve Pergamon Krallığı egemenliğine kadar sürecek karanlık bir dönem başlamıştır. Bu dönemden sonra Karia, Pergamon Krallığı’nın ardından da Roma egemenliği altına girmiş (M.Ö. 133), M.S. 395’te Büyük Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmasından sonra da Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra tüm Anadolu gibi Muğla yöresi de Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Bölge, Uç Beylerinden Menteşe Bey tarafından 1284’de ele geçirilmiştir. Menteşe Bey Karia’nın içlerine uzandıkça, Bizans nüfusunun önemli bölümünün kıyılara ya da adalara kaçtığını gördü. Batı Anadolu’nun en büyük oymak reisi Germiyan Bey’e mektup yazarak, Karia topraklarına Germiyan boylarından topluluklar istemiştir. Bu isteği uygun bulan Germiyan Bey, yeni fethedilen Karia topraklarına çok sayıda tirler ve topluluklar göndermiştir. Böylece, yörenin ilk nüfusu Germiyan Türklerinden oluşmuştur. Karia adı bırakılmış, yöreye Menteşe Bey’den dolayı “Menteşe” verilmiştir.

Yörede bir beylik kuran Menteşeoğulları yaklaşık 200 yıl boyunca burada egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Yıldırım Beyazıt tarafından 1391’de Osmanlı topraklarına katılmış ancak, Ankara Savaşı’nın (1402) ardından Timur’un hakimiyetine girmiştir. Timur bu yöreyi tekrar menteşe Beyliği’ne vermiş, daha sonra II.Murat zamanında 1425’te yeniden Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Menteşeoğulları zamanında Yunanistan, Muğla kıyıları ve adalarına çıkmış, Rodos adasını bir süre egemenlikleri altına almışlar. Bu dönemde Rodos adasına yerleşen St. Jean Şövalyeleri Osmanlılar ve Menteşeoğulları ile savaşmışlar, Bodrum kalesini de bir süre ellerinde tutmuşlardır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1522’de Rodos Adası ve Bodrum Kalesi kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.

XIX.yüzyıl sonlarında Aydın vilayetine bağlı Menteşe (Muğla) sancağının yönetiminde idi. Zengin krom ve zımpara taşı yataklarını o yıllarda Avrupalıların işlettiği yöre I.Dünya Savaşı’ndan sonra 11 mayıs 1919-5 Temmuz 1921 tarihleri arasında İtalyanların işgaline uğramıştır. Kurtuluş savaşı sırasında İtalya, Yörük Ali Efenin Muğla’dan , Demirci Mehmet Efenin de Nazilli’den yönlendirdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında silahlı bir çatışmayı göze alamamıştır. Tüm Anadolu’da mitinglerin düzenlenip direnme örgütlerinin kurulması için İzmir’den gelen telgrafa, Muğlalı Kocahan Mitingi’ni düzenleyerek cevap vermiştir. Aldığı kararların ardından Vatan Müdafaa-i Cemiyeti, Serdengeçtiler Müfrezesi, Muğla Kuvayı Milliye’si gibi direniş komiteleri kurulmuştur. Muğlalılar, oluşturduğu direniş gruplarında yer alan gönüllerini Yunanlılara karşı Aydın cephesine göndermiş. Ege’de 57. Tümenden kalanlarla birleşen gönüllüler, Aydın çarpışmalarında düşmana ağır kayıplar verdirmişler.

Ege illeri arasında Muğla işgal sırasında en fazla şehit veren il olmuş. İç durumun karışıklığı, Yunanlılar ve işgal ettiği yörelerde ekonomik egemenlik kurma düşüncesine dayanan İtalyan politikasını Muğla halkı işgal süresince kurnazca değerlendirmiş, iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuştur. Anadolu’daki durumun kötüye gittiğini anlayan İtalya, 2. İnönü Zaferi kazanıldıktan sonra ülkesindeki iç siyasal dalgalanmalarını öne sürerek 5 Temmuz 1921’de geri çekilmiş ve Muğla da bu işgalden kurtulmuştur.

Cumhuriyetin ilanından sonra tüm sancaklarla birlikte il yapılan Menteşe’nin adı Muğla olarak değiştirilmiştir.

Muğla’da günümüze gelebilen tarihi eserler: , Bargylia, Halikarnassos, Herakleia, Latmos, İassos, Köyceğiz (Kaunos), Keramos, Knidos, Milas (Mylasa), Labranda, Letoon, Pınara, Telmessos ve Tlos İlkçağ Kent Kalıntıları, Beçin kalesi, Bodrum Kalesi, Kadızade Köprüsü, Muğla Ulu Camisi (1344), Kurşunlu cami (1494), Şeyh camisi (1565), Pazar yeri Camisi (1843), Şahidi Camisi (1848), Milas Ulu Camisi, Ahmet gazi Medresesi, Mustafa Paşa camisi, Tepecik Camisi, Hacı İlyas Camisi, Firuz Bey Camisi, Ağa Camisi, Belen Camisi, Gümüşkesen Anıtı bulunmaktadır. Ayrıca Muğla’da Türk sivil mimari örneklerinden evler vardır. Gökova, Kızıldağ, Uslu Koyu, Katrancı Koyu, Küçükkargı, Değirmenbaşı, Ölüdeniz, Gemiler Koyu, Oyuktepe, Çabucak, Günnücek, Çetibeli, Bucak, Pamucak ve Aşı İskelesi Orman İçi Dinlenme Yerleri ilin belli başlı doğal güzellikleri arasındadır.


Konular